Sude Doğan: Karma evlilik sorununun temel sebebi ‘kimliksiz ya da vatansız’ olmamız değil! - Murat Kanatlı ile Yeniçağ Güncel'deki Röport

Sude Doğan: Karma evlilik sorununun temel sebebi ‘kimliksiz ya da vatansız’ olmamız değil! - Murat Kanatlı ile Yeniçağ Güncel'deki Röport

Murat Kanatlı: Bugün Yeniçağ Güncel’de, sevgili Sude’yi konuk ediyoruz. Sude Doğan, Karma Evlilik Sorunu Çözüm Hareketi kurucusu ve aktivistidir. Herkesin en iyi bildiği düşündüğü ve her şeyden emin oldukları; ama aslında toplum tarafından en çok yanlış bilinen bir konuyu karma evlilik sorunu olan çocukların vatandaşlığını birlikte tartışacak ve konuşacağız.

Herkes konuyu çok iyi bildiğini sanıyor toplumumuzda aslında. Herkes, “ne demek, biriyle evleneceğim ve eşimin ülkesi bana otomatik vatandaşlık vermeyecek. Olamaz öyle bir şey,” deyip duruyor.  Bir de birden fazla hareket var ortalıkta. Birileri bir şeylere başvuruyor, birileri bir şeyler yapmaya kalkışıyor. Bu karma evlilik sorunu konusunda ortalık son zamanlarda çok karıştı. Kim ne yapıyor? Bir mahkeme kararı çıkıyor, mahkemenin sizin sorununuzla çok alakalı olmadığını sizler söyleseniz bile toplumumuz hemen “Kıbrıs Cumhuriyeti mahkemesi bizi reddetti,” diye sitem ediyor. Herkesin aklının ciddi şekilde özellikle son zamanlarda aklının karıştığı bir başlık. Nereden başlamak istersin?

Sude Doğan: Ben direkt ne zaman kurulduğumuzdan başlayayım. Biz geçen sene Nisan 2022’de kurulduk. Biz kurulmadan önce ‘karma evlilik sorununun’ gündemi meşgul etmemesini bırakın, kimse tarafından bilinen bir konu bile değildi. Kimsenin üzerine düşmediği ve büyük ihtimal biz hiç böyle bir girişim başlatmasaydık kimsenin aklına gelmeyecek bir konuydu. Ben de dedim ki “eğer bu memlekette tüm sorunların çözümü bizim üzerimize düştüğü gibi eğer bu sorunun da çözülmesi bizim üzerimize düşecekse boynumuzun borcudur, yapacağız bunu.”

Geçen sene, yaklaşık bir buçuk sene önce böyle bir hareketlenme başlattık ve kamuoyunun gündemine bomba gibi oturduk. Ve ondan sonra çeşitli sendikalar, çeşitli siyasi örgütler, çeşitli başka sivil toplum örgütleri tarafından da bu konu sahiplenildi. Ben bundan dolayı çok mutluyum. Çünkü şu an bu sorun, Kıbrıs’ın kuzeyindeki en büyük sorunlardan biri olarak adlandırılıyor ve biz bu konuyu ortaya çıkarmadan önce bu konu kimsenin umurunda değildi. Hiç kimse bu konuyu konuşmuyordu. Onun için ben mutluyum tabii ki, çok güzel bir şey başardık.

Niçin iki hareket oldu? Neden adanın kuzeyinde, her şeyde olduğu gibi bu konuda da bir ayrılık yaşandı şimdi de ondan bahsedeyim.

Herkesin bildiği gibi, bu konuda ilk kurulan ve ilk toplumsal hareketlenmeyi başlamayı hedefleyen örgüt Karma Evlilik Sorunu Çözüm Hareketi’dir. Herkesin dikkatini çeken hareketimizi, bu sorunu olan ya da olmayan, sorunu desteklemek isteyen herkesin katılımına açtık. Hareketimiz çok büyüdü. “Bu hareket herkesin hareketi,” ideolojisi ile yola çıktık. Kocaman tartışma grupları oluştu. Ama tabi ki belirtmek isterim ki ilk kurulduğumuzdan itibaren belirli bir örgüt sistemi, çeşitli komiteleri ve çeşitli yönetim kademeleri bulunuyordu örgütümüzün. Daha sonra bazı kişilerle belirli noktalarda anlaşmazlıklar yaşadık. Ve belirli noktalarda anlaşmazlıklar yaşadığımız için bir grup insan anlaşmak ve uzlaşmak yerine bizden kopmayı tercih etti ve farklı bir oluşum kurdu. Dediğim gibi, sesin farklı kanallardan çıkması hiç sorun değil. Ama önemli olan bu mücadelenin doğru kulvarda ve doğru şekilde verilmesidir. Çünkü karma evlilik sorunu, Kıbrıs sorunu kadar siyasi anlamda çok hassas bir konudur. Ve en ufak bir yanlış adımımız bile bize, karma evlilik sorunu olan çocuklara çok büyük zararlar verebilir.

Bu ayrılığın arka planda farklı sebepleri olsa da temel sebep aslında bir eylemlilik durumuydu. Geçen sene birkaç kişi şimdiki Kimliksizler grubunu oluşturacak olan bu kişiler, tam Kıbrıs Cumhuriyeti’ndeki başkanlık seçimlerinden yaklaşık bir buçuk ay önce bir eylemliliğe geçmek istediler Kıbrıs Cumhuriyeti’nde. Eylem yapmak istediler; ancak biz o zamana kadar Kıbrıs Cumhuriyeti’nde herhangi bir şekilde bürokratik temaslarda bulunmamıştık. Bizim örgütümüzün de ilk düşündüğü şey şu olmuştu: “Önce bürokratik temaslarda bulunalım. Zaten Kıbrıs Cumhuriyeti başkan ve hükümetinde çok kısa bir zaman içerisinde bir değişiklik olacak. Bu süreyi temaslarımızı yapmak için kullanalım. Olur da bizi olumlu karşılamazlarsa, ona göre bir eylemlilik planı hazırlayalım. Zamanımızı iyi kullanalım. Eylemlilik, en güçlü mücadele aracıdır. Ne kadar kişiyi oraya toplayabilirsek, o kadar iyi olur. Bu yüzden de eylemlilik, ciddi bir hazırlık gerektirir.”

“Zaten seçimlere bir buçuk ay kaldı. Anastasiadis ve hükümeti, bir sonraki seçimlere katılmıyor bile. Bizim bir buçuk ay sonra gidecek bir hükümet için, İçişleri Bakanına ve İçişleri Bakanlığı’nda tam şu an bu eyleme gerek var mı? Bu eylemi biraz erteleyelim hem de önce bürokratik temaslarda bulunuruz,” dedik. Karşı grup eylemi ertelemek istemedi. Hemen, tez canlılıkla eylemi yapmak istedi. Biz de dedik ki “eylemi ertelemezseniz ve birden Kıbrıs Cumhuriyeti basınındaki ilk görünmenizi görünmeden böyle bir eylem ile yaparsanız, karma evlilik çocukları için bir antipati oluşabilir, Kıbrıs Cumhuriyeti, karma evlilik çocuklarının geçişlerini zorlaştırabilir, hatta tamamen engelleyebilir; çünkü karma evlilik çocukları ve eşlerinin, yani KC vatandaşlığı ya da başka bir AB vatandaşlığı bulundurmayan kişilerin kara sınır kapılarından geçmeleri Kıbrıs Cumhuriyeti’nin inisiyatifine bağlıdır.”

Nitekim de öyle bir şey oldu. Biz bu bildiriyi eylemden hemen önce yayınladık, çeşitli gazeteciler de bunun hakkında yazdılar hatta. Siz bizzat gidip bunu yaşayan karma evlilik çocuklarına ve eşlerine kendiniz de sorabilirsiniz o eylemden sonraki geçişlerin nasıl zorlaştığını.

Kısacası bu ‘ayrılığın’ olmasının gün yüzündeki sebebi bu.

***

Murat Kanatlı: Şimdi ise toplumda kafa karışıklığına sebep olan başka bir konuya gelmek istiyorum. Ortada bir mahkemeler süreci var. Herkes yine bu konu hakkında da başka bir yorum yapıyor. Mahkemelerde bu konuyla ilgili son durum nedir?

Sude Doğan: Biz Karma Evlilik Sorunu Çözüm Hareketi olarak zaten çok kısa bir zaman önce bu belgelere ulaştık mahkemelerden. Kısmet oldu bu programda açıklayacağım demek ki bu belgeleri. KC Yüksek Mahkemesi’nden düşürülen ve herkesi ayağa kaldıran son dava, dilekçelere geri dönülmemeyle alakalı değil. Zaten Metin Hakkı Bey’in kendisinin KC İdari Mahkemeleri’nde açtığı ve dilekçelere geri dönülmemeyle alakalı iki tane kazandığı dava vardır halihazırda. Bu Yüksek Mahkeme’ye yapılan başvurular bireysel başvurulardı. Bu başvuruları kimin yaptığını burada söylemeyeceğim. Güneyden bir avukatla çalışan bir Kıbrıslı Türk. 16 kişiyle yapılan bu mahkeme başvurusundaki argüman şuydu: “bu çocuklar vatansızdır ve Kıbrıs Cumhuriyeti bu çocukları vatansız bırakıyor.” Birleşmiş Milletler Mülteciler Yüksek Komiserliği’nin uluslararası birkaç anlaşmasına, ‘mültecileri ve çocukları vatansız bırakmak suçtur’ gibi maddelere dayanarak başvurdular. Ama maalesef ki uluslararası hukuktan birazcık anlayan insanların bildiği gibi, bizim yani karma evlilik sorunu olan çocukların ‘vatansızlık’ gibi bir durumu yoktur aslında. Bizler ‘çift uyrukluyuz’. Neden? Çünkü yabancı olan ebeveynimiz de Türkiye ya da tanınan başka bir ülkenin vatandaşıdır ve o da çocuğuna vatandaşlığını geçirebilir. Diğer ebeveynimiz Kıbrıs Cumhuriyeti vatandaşıdır ve siyasi sebeplerden dolayı çocuğuna kendi vatandaşlığını geçirememektedir. Karma evlilik sorununun temel sebebi ‘kimliksiz ya da vatansız’ olmamız değildir. Normalde doğumdan ve bir ebeveynimizden kan yolu ile geçmesi gereken, yasal olarak hakkımız olan Kıbrıs Cumhuriyeti vatandaşlığına siyasi sebeplerden dolayı erişemememizdir aslında. Yüksek mahkemede de ‘vatansızlık, kimliksizlik’ davası düşürüldü. Yüksek mahkeme dedi ki: “eğer gerçekten vatansız olsaydınız, evet Kıbrıs Cumhuriyeti’nin size sahip çıkma gibi bir durumu olabilirdi. Ama maalesef ki hepiniz Türkiye Cumhuriyeti vatandaşısınız ya da vatandaşı olabilecek durumdasınız. O yüzden herhangi bir şekilde vatansızlık gibi bir durum söz konusu değil.” Biz daha önce sosyal medya hesaplarımız üzerinden bunun açıklamasını da yapmıştık. Bu yüksek mahkeme kararı çok da önemli bir şey değil. Biz zaten bunu ta Haziran 2023’te yayınladığımız kitapçığımızda da söylemiştik. “Kimliksizlik ya da vatansızlık argümanları karma evlilik sorunu için uygun argümanlar değil.”

‘Vatansızlık’ terimi, hukukta çok bambaşka bir şeydir. Vatansız insan demek, dünyada tanınan hiçbir vatandaşlığa erişimi olmayan ve olamayacak olan insanlardır. Zaten bir ebeveynimizin Türkiye vatandaşı olmasa bile kktc kimliği taşıyan herkes de Türkiye vatandaşı olabiliyor.

***

Murat Kanatlı: Kıbrıs Cumhuriyeti’nin yeni başkanı Hristodoulides de Kıbrıslı Türkler için yeni bir açılım paketinden bahsediyor. O açılımı da her okuyan da başka bir şekilde yorumluyor. Sizin bu konuya yorumunuz nedir?

Sude Doğan: Bay Hristodoulides ilk seçildiğinde açıkçası biraz çekimserdim. Ancak bizlere karşı gösterdiği ılıman tavırlarından dolayı şu an pozitifim. Ben paket konusunda da Bay Hristodoulides’in samimi olduğunu düşünüyorum. Ancak paketin de siyasi bir paket olduğunu da unutmamak gerekir. Sayın Tatar Birleşmiş Milletler’in görüşmelerinden uzaklaşmaya devam ederse bu paketin açıklanması gecikebilir. Normalde 22 Eylül’de açıklanmasını bekliyorduk paketin. Biz daha önce temaslarda bulunduk Kıbrıs Cumhuriyeti’nde ve karma evlilik sorununun insani anlamda ciddi bir sorun olduğunun farkındadırlar. Kıbrıs Cumhuriyeti’ndeki yetkililer, aşama aşama bu sorunu çocuklar için -eşler için değil bu arada- çözme çalışmalarına başladılar. Ama tahmin edebileceğiniz gibi Kıbrıs sorununun adeta Kıbrıs sorununun bir mini versiyonu gibi, oldukça karmaşık siyasi bir sorundur. İşin içerisine bu kadar fazla siyaset karıştığı için de hukuk dışı, hukuk üzeri bir sorun olarak adlandırılabilir. Tabii ki Kıbrıslı Rum tabanında sempatisini de kazanmamız gerekiyor Kıbrıs Cumhuriyeti yetkililerinin işini de kolaylaştırmak için. Çünkü şu an karma evlilik sorunu olan çocuklara Kıbrıslı Rum tabanında, çeşitli bizim dışımızdaki eylem ve söylemlerden dolayı bir antipati söz konusudur. Sanki biz, karma evlilik çocukları Kıbrıs Cumhuriyeti’ni istemiyormuşuz, tanımıyormuşuz gibi bir algı yaratılmaya çalışılıyor. Sadece Avrupa Birliği’nin haklarını istiyor; Kıbrıs Cumhuriyeti’nin kendi vatandaşlığının sunduğu haklarla ilgilenmiyormuşuz gibi bir algı oluşturulmaya çalışılıyor. Bizim de dernek olarak bu yaratılmaya çalışan çarpık algıya karşı amacımız, hitap ettiğimiz kesime aslında Kıbrıs Cumhuriyeti’ne sövmek yerine Kıbrıs Cumhuriyeti ile çalışmamız gerektiğini anlatmaktır. Çünkü bu sorun ne Avrupa Komisyonu’nda ne Avrupa Birliği’nde ne de Birleşmiş Milletler ’de çözülebilecek bir sorun değildir. ‘Kara hukuku’ dediğimiz bir hukuk terimi vardır ve vatandaşlık yasaları kara hukuku kapsamında, devletler özel hukuk alanında görülen yasalardır. Yani Avrupa Komisyonu’na dilekçe yolladığımızda bize gelen cevaptaki gibi: “vatandaşlık yasası bir ülkenin kendi egemenliğine bağlıdır.” Avrupa Birliği ya da Avrupa Komisyonu’nun çok fazla söyleyebileceği ya da yapabileceği bir şey yoktur, lobicilikten başka. O yüzden de bizim Kıbrıs Cumhuriyeti’yle ilişkilerimizi iyi tutmamız ve birlikte çalışmamız gerekir bu sorunu çözebilmek için. Yani Kıbrıs Cumhuriyeti’ne ‘ırkçı ve faşist’ diye saldırmak yerine, daha anlayışlı ve daha bürokratik bir şekilde müzakere yaparak, bu sorunu çözmemiz gerekir.

Haziran ayında bir kitapçık yayınlamıştık. Orada, karma evlilik sorunu hakkındaki somut bilgileri en anlaşılır hali ile sunmaya çalıştık. Neden aslında bu sorunun ırkçılıkla ve ırk ayrımcılığıyla alakalı bir şey olmadığını, hangi siyasi sebeplerin bu sorunu oluşturduğunu kaleme aldık. Kitapçık hala websitemizde mevcuttur. Sizler de girip göz atabilirsiniz.

Karma evlilik sorunu, aslında çok kolay çözülebilecek bir sorundur. Ama dediğim gibi bunun için de doğru bir mücadele gereklidir.

Murat Kanatlı: Zaten Politis Gazetesi’ndeki bir röportajda da bundan bahsetmiştiniz. Avrupa Gazetesi de hatta bu röportajın çevirisini yayınlamıştı. Kıbrıs Cumhuriyeti’ni tanıdığınızı bu röportajda da söylemiştiniz.

Sude Doğan: Evet; çünkü burası gerçekten bizim açımızdan vurgu yapılması gereken bir konu bu. Çünkü karma evlilik sorunu konusu, kuzey tabanında yani Kıbrıslı Türk tabanında bilinmediği gibi, Kıbrıslı Rum tabanında da çok fazla bilinen bir konu değildi. Ve eylemler, daha doğrusu eylemlerden önce düzgün söylemlerin ve görünürlüğün oluşturulmaması, bizleri, karma evlilik sorunu olan çocukları Kıbrıslı Rum tabanında antipatik noktaya getirdi açıkçası. Ve bizi de bu yüzden bir ‘dert anlatma noktasına’ sürükledi.

“Kıbrıs Cumhuriyeti’nin bu konuda biz ırk ayrımı yapmadığının farkındayız. 2007’de alınan Bakanlar Kurulu kararının siyasi bir karar olduğunu ve çeşitli siyasi sebeplerden dolayı, haklı olabilecek noktalardan dolayı alındığının da farkındayız. Ancak sizler, karma evlilik eşlerinin adanın kuzeyinde sahte evlilik yapıp sadece AB vatandaşlığına erişim için Kıbrıs Cumhuriyeti vatandaşı olmalarını engellemek adına bu kararı almaya çalışırken, hiçbir suçu olmayan karma evlilik çocuklarının vatandaşlıklarına da engel oldunuz.”

“Ve evet biliyoruz, bizim sorunumuzun farkındasınız. Bu sorunun insani olarak ciddi bir sorun olduğunu biliyorsunuz ve bu sorunu çözmek istiyorsunuz. Lütfen bir an önce çözün ve bu çocukların devletlerine daha fazla ait hissetmesini sağlayın.”

“Bizler sizin tahmin ettiğiniz gibi Türk milliyetçisi ya da Türkiye sevdalısı, Türkiye aşığı, Kıbrıslı Rum düşmanı insanlar değiliz. Biz Kıbrıs’ta doğduk. Kıbrıs’ta büyüdük. Bir ebeveynimiz Kıbrıs Cumhuriyeti vatandaşı. Kendimizi buraya ait hissediyoruz. De facto bir yapı olan kktc sınırları içerisinde doğmayı ben seçmedim. Örneğin ebeveynleri Türkiye’de ya da tanınan başka bir ülkede evlenen ve Türkiye’de doğan karma evlilik çocukları günümüzde hala daha Kıbrıs Cumhuriyeti vatandaşlığı alabiliyorlar. Bizim onlardan farkımız nedir ki? Biz seçmedik ki işgal bölgesinde doğmayı.”

KC vatandaşlığı alamamamızın tek sebebi işgal yapısının işin içine girmesi kısacası.

Bizim ailemiz bizi de facto bir yapı olan kktcde, işgal bölgesinde doğurmuş olabilir. Sizler bizim yabancı ebeveynimize yerleşik diyor olabilirsiniz.  Ama ya biz? Ebeveynlerimizin yanlış seçimleri yüzünden biz çocuklar mı cezalandırılmalıyız? Lütfen siyasi sorunları, biz çocukların vatandaşlıklarından öne koymayın.

Tanınan bir ülkede doğan bir karma evlilik çocuğu KC vatandaşlığı alabiliyorken, neden kktcde doğan bir karma evlilik çocuğun alamasın ki? Sonuçta kktc yapısının burada olmasının suçlusu bizler değiliz. Ebeveynlerimizin nerede evleneceğini ve nerede doğacağını da biz seçmedik. Neden biz ödeyelim ki bunların bedelini?

Kıbrıs Cumhuriyeti’nin Vatandaşlık Yasası’nda şöyle yazıyor: “Ebeveynlerinden bir tanesi Kıbrıs Cumhuriyeti vatandaşı olan çocukları Kıbrıs Cumhuriyeti vatandaşlık hakkı vardır.” 2002’de Kıbrıs Cumhuriyeti Avrupa Birliği uyum sürecine girdiğinde, bu maddeye bir ekleme yapıldı: “ ancak eğer yabancı ebeveyn adaya ‘illegal limanlardan’ yani kktc yapısı üzerinden girdiyse çocuğun vatandaşlığı Bakanlar Kurulu onayına bağlıdır.”

2003 ile 2007 yılları arasında aslında, iki ebeveyni de Kıbrıs Cumhuriyeti vatandaşı olan çocuklar gibi, tüm karma evlilik çocukları ve eşleri de Bakanlar Kurulu’na başvurup Kıbrıs Cumhuriyeti vatandaşlığı alabiliyordu. Ama maalesef ki şöyle bir durum oluştu: sırf Avrupa Birliği vatandaşlığına erişebilsin diye üçüncü dünya ülkesi vatandaşları Kıbrıslı Türklerle sahte evlilikler yapmaya başladı. Ve bu sahte evlilikler de bildiğiniz gibi tüm devletlerde bir suçtur. Kıbrıs Cumhuriyeti ise adanın kuzeyinde herhangi bir önlem alamıyor bildiğiniz gibi, herhangi bir yaptırım uygulayamıyor bu sahte evlilikleri engelleyebilmesi açısından. Bu yüzden de kendince böyle bir önlem aldı.

Buraya kadar biz bunların hepsini anladığımızı ve bildiğimiz söylemeye çalışıyoruz zaten Kıbrıslı Rum tabanına. Hristodoulides’in de söylediği gibi öyle bir formül bulunması gerekiyor ki, eşlere vatandaşlık vermeyen; ancak çocukları da yabancı eşten dolayı KC vatandaşlık hakkından mahrum bırakmayan.

***

Bir diğer değinmek istediğim konu da şu: çok fazla uluslararası konferanstan davet aldım, yurtdışındaki paydaş olabilecek örgütlerle görüştüm. Bana ilk sordukları soru şu oldu: “Siz kktcdeki nüfusu biliyor musunuz? Ya da kktcde kaç tane karma evlilik sorunu olan çocuk var biliyor musunuz?  Ya da bulabilir misiniz?” Tıkandım. Dedim ki “Hayır, 2011’den beridir resmi bir nüfus sayımı yapılmıyor adanın kuzeyinde ve ben resmi bir şekilde bu somut sayıya ulaşamayacağım.”

Murat Kanatlı: Yani yine iş kktcnin varlığının bir sorun olmasına geliyor. Yani kısacası kktc var olduğu sürece herkesin başı belada.

Sude Doğan: Öyle de demek istemiyorum; ama yani herkesin de şunu bilmesini istiyorum: en azından kendi konum için konuşacaksam karma evlilik sorununun oluşmasındaki temel sorun Kıbrıs Cumhuriyeti değil. Asıl sorun, kktc denilen de facto yapının olması ve bu bölgenin uluslararası hukukta ve siyasi literatürde ‘işgal bölgesi’ olarak geçmesidir. Karma evlilik sorunu, Kıbrıs Cumhuriyeti’nin ‘ırkçı’ olmasıyla alakalı bir şey değildir. Eğer Kıbrıs Cumhuriyeti ırkçı olsaydı Türklere ya da bizlere, Kıbrıslı Türklere karşı, neden ebeveynleri Türkiye’de ya da tanınan başka bir ülkede evlenen ve orada doğan karma evlilik çocukları hala daha Kıbrıs Cumhuriyeti vatandaşlığı alabilmektedir? Bu, bu konuyla ilgilenen herkesin kendine sorması gereken çok önemli bir sorudur. Evet, karma evlilik çocukları arasında bir ayrım vardır; ama bu ayrım ise Kıbrıs Cumhuriyeti tarafından değil, kktcnin kendisinden dolayı kaynaklanır. Mesela bizim elimiz bile şu an kktcde nüfus sayımı yapılmaz diye tıkalıdır. Şu an kktcdeki sahte hükümet zaten nüfus sayımı yapılmasına kesinlikle yanaşmayacaklardır. Şu an düşünüyoruz nasıl bir şey yapabiliriz, kaç tane karma evlilik sorunu olan çocuk var, hepsine nasıl ulaşabiliriz?

Murat Kanatlı: YouTube üzerinden bir yorum var: “2002 ve 2006 doğumlu evlatlarımız alamadı. Sizin bilgilerinizde yanlışlık olabilir.”

Sude Doğan: Hemen onu da açıklayayım: Bakanlar Kurulu kararı 2007’de alındı; ama Bakanlar Kurulu kararı “2007’ye kadar doğan çocuklara Kıbrıs Cumhuriyeti vatandaşlığı verecek,” diye bir şey demiyor. Hep tekrarlıyorum. 2007’de alınan Bakanlar Kurulu kararı ile Bakanlar Kurulu, kktcde doğan karma evlilik çocuklarının 2007 yılı itibari ile başvurularını almayı durdurdu. Örneğin ben 23 yaşındayım. 2000 doğumluyum. Benim ailem mesela kapılar açılır açılmaz hemen Kıbrıs Cumhuriyeti doğum belgem için başvurdular.  Ama yaşım o dönem kimlik başvurusuna yetmediği için kimliğe başvurmadılar. 2007 yılına kadar Bakanlar Kurulu tarafından kktcde doğan karma evlilik çocuklarının başvurusu işleme alındı. Yapabilen yaptı, elini hızlı tutanlar o dönemde başvurdular, 2007’den önce de işlemleri tamamlandı ve Kıbrıs Cumhuriyeti vatandaşlığı aldılar. 2007’den önce hızlı bir şekilde Bakanlar Kurulu’na başvuran ve başvurusu onaylanan, kktcde doğan karma evlilik çocukları o dönemde vatandaşlık aldı. Tabi ki başvurusu alınan ve hala bekletilen, 2007’deki karardan sonra işlemleri devam etmeyen başvurular da var. Hristodoulides’in de açılımında bu çocuklardan da bir kategori olarak bahsedilmiştir.

Murat Kanatlı: Başka bir yorum daha var: “Ebeveynlerim kktcde evlendi. Ben de kktcde doğdum. Kardeşim Ankara’da doğdu ve Kıbrıs Cumhuriyeti’nden kimlik aldı. Aynı zamanda başvurmuştuk.” Tam biraz önce anlattığın durumdur.

Sude Doğan: Aynen. Yurtdışında, tanınan bir ülkede doğmuşsan hep dediğim gibi, bir sorun yok.

Murat Kanatlı: Bu da bizim kktcdeki doğum belgelerinin güvenirliğini tartışmaya açıyor. Bizim sahte makamlar da çıkıp “bizim belgelerimiz süperdir,” diye açıklama yapıyor. Mahkemeler hala güvenilirdir ama. Yani kktc mahkemeden aldığı bir belgeyi Kıbrıs Cumhuriyeti’ndeki bir mahkemeye götürüp tescilleyebiliyorsun. Ama kktcnin diğer belgelerini tanımakta sıkıntı çekiyorlar. Nedenini biri soracak mı bilmem. Yani nedeni belli. Yani bu belgelerin güvensiz olmasından birilerinin utanç duyması gerekirken “şanlı kktcmiz yaşıyor, hep yaşatacağız,” diyorlar.

Senin biraz önce bahsettiğin kitapçık da websiteninizde mevcut. Çok kapsamlı bir kitapçık anlaşılan.

Sude Doğan: Evet bu bizim en büyük çalışmalarımızdan biri oldu şimdiye kadarki. Aslında bizim ilk kurulduğumuzdan beri en büyük amacımız şuydu: “Biz bu sorun hakkındaki somut bilgileri, tüm tarih, hukuksal ve siyasi arka planı, hedef kitlemiz olan insanlara anlatmak, kimsenin onları kandırmasına izin vermeden kendi hak savunuculuklarını kendilerinin yapması gerektiğini göstermek.”

Ben ilk bu oluşumu kurduğumda 21 yaşındaydım. Bu hareketi başlatmadan kulaktan duyma çok fazla bilgi kirliliği olduğunu ve bu bilgi kirliliklerinin bizim bu sorunu temelli olarak çözmemizi zorlaştırdığını gördüm. Bu kulaktan duyma bilgileri artık durdurmak istedim ve bir kitapçık yayınlamaktı en başından beri amacım. Kendi kitlemizin kendi hak savunuculuğunu öğrenmesini, hiçbir siyasinin onları kandırmamasını istedim. Çünkü adanın kuzeyi öyle bir yer ki, en basit haklarımıza bile erişebilmek için kendi hak savunuculuğumuzu kendimiz yapmamız gerekiyor, siyasiler hep bir çıkar, hep bir menfaat peşinde. Birçoğunun kendi cebini doldurmaktan başka bir derdi yok, bizim sorunumuz umurlarındaymış gibi görünse bile aslında umurlarında değil. Bu yüzden kendi sesimiz kendimiz olmalıyız.

Murat Kanatlı: Bu kitapçığa aslında herkes ulaşabilir, tartışabilir, tanımları öğrenebilir. Çok güzel olmuş. Tabii biraz önceki konuya geri dönmek gerekirse hatırlatmak maksadında, kktcde doğan karma evlilik çocukları 2007’den önce yine Bakanlar Kurulu’na başvuruyorlar ve orasının onayıyla KC vatandaşlığı alıyorlardı. 2003-2007 yılları arasındaki dönemde AKEL’den İçişleri Bakanı Neoklis Sylokitis Bakanlar Kurulu’ndan bu başvuruların hızlanması için elinden geleni yapıyordu.

Vatandaşlık aslında bir egemenlik konusudur. Sahte evliliklerin önüne geçilmesiyle ilgili dünyanın çeşitli yerlerinde çeşitli uygulamalar var. İngiltere’de örneğin, Immigration Office’teki polisler evine gelir o evlilik gerçekten var mı diye araştırır. Senden bununla ilgili senden belgeler talep eder. Burada, Kıbrıs’ta eksik kalan kısım aslında bu. Yani Kıbrıs Cumhuriyeti’nin bunu denetleyebilme gibi bir durumu yok kuzeyde.

Sude Doğan: Bizimkiler de herhangi bir şekilde Kıbrıs Cumhuriyeti’yle iş birliğine açık olmadığı için aslında karma evlilik sorununda da birazcık işimizi zorlaştırıyorlar. Çünkü Kıbrıs Cumhuriyeti’nin herhangi bir şekilde buraya gelen nüfusu bilme ya da denetleme gibi bir durumu yok. Bizimkiler nüfusu açıklamaz ya da sahte evlilik olup olmadığını denetleyecek herhangi bir mekanizma yok, tıkanıyoruz.

AİHM’de buna örnek gösterilebilecek davalar bile mevcuttur. Ramadan vs Malta davası bir örnek olabilir.  Bu kişi yabancı uyruklu. Malta vatandaşı biri ile evlendi ve çocuk bile yaptı, sırf AB vatandaşlığına erişebilsin diye. O yüzden de diğer tüm ülkeler de böyle konularda temkinli yaklaşıyorlar.

Dediğim gibi şu an hala daha ebeveynleri Türkiye’de ya da tanınan başka bir ülkede evlenen ve orada doğan karma evlilik çocukları vatandaşlık alabilir.

Ama ne diyeyim? ‘Kktcde evlilik’, ‘kktcde doğum’, ‘illegal limanlardan adaya giriş’ gibi bir durum işin içine durum orada karışıyor. “Sen illegal bir şekilde adaya girdin ve ben senin girişinden tut evliliğine kadar hiçbir şeyi denetleyemiyorum.”

Ayrıca şu an adanın kuzeyinde 15,000-20,000 arası karma evlilik sorunu olan çocuk olduğu tahmin ediliyor. Dünyadaki hiçbir devlet, birdenbire bu kadar kişiyi vatandaş yapmaz, yapamaz. Bu yüzden de aşamalı olarak bu sorunun çözülmesi gerekiyor. Ama biz hemen her şey olsun istiyoruz. Bu duruma realist bakmıyoruz. Neden aşamalı olarak çözüleceğini anlamak yerine, “Kıbrıs Cumhuriyeti’nin bu sorunu çözmeye niyeti yok,” diyerek saldırıya devam ediyoruz. Biz daha buradaki net rakamı bile bilmiyoruz, ya da bundan sonra doğacak olan karma evlilik çocuklarını nasıl bileceğiz, nasıl ulaşacağız onlara?

Biz, Kıbrıs Cumhuriyeti’ne saldırmadan önce, bunları çözmeye odaklanmalı ve Kıbrıs Cumhuriyeti ile ilişkilerimizi güçlendirmeliyiz. Zamanımızı boşa harcamak ya da başka işlerden uğraşmak yerine bizim Kıbrıs Cumhuriyeti’ndeki yetkililerle temasla geçmemiz ve bu insanlara asıl derdimizi anlatmamız, kendimizi tanıtmamız, ön plana çıkarmamız gerekiyor. Bizim, karma evlilik çocuklarının bunu kendimizin yapması gerekir. Bir başkasının, bir sözcünün bizim için değil, bizim bu hak arayışını kendimizin yapması gerekir. Kendimizi bizler Kıbrıs Cumhuriyeti’ne tanıtmalıyız. Bizim de zaten örgüt olarak aşılamaya çalıştığımız nokta budur. Bizim yönetimimiz tamamen karma evlilik sorunu olan çocuklarından oluşuyor. Kendi hakkımızı savunmayı öğrenmemiz, hiçbir siyasi tarafından kandırılmamamız gerekiyor.

Murat Kanatlı: Bir önceki yorumdaki kişinin ısrarları devam ediyor: “Rum kesimi bana doğum belgesi verdi, kimlik alamadım, 2003’te başvurdum. Sude Hanım yanlış ya da eksik biliyor. 2005’te bir yasaya bir madde eklendi ve konu sarmala sardı.”

Sude Doğan: Çok kez açıkladım, kitapçıkta da yazdım. Yine buradan son bir kez daha söyleyeyim. Doğum belgesi ile vatandaşlık aynı şey değildir. Hiçbir ülkede de doğum belgesi vatandaşlık yerine geçmemektedir. Kitapçıktan daha detaylı bilgiler edinebilirsiniz. Bildiğiniz gibi yasal olarak adanın tümü Kıbrıs Cumhuriyeti’ne ait. Yani tüm ada Kıbrıs Cumhuriyeti olarak sayılıyor. Adanın kuzeyi ise Türkiye işgali altında; ama yine burası da Kıbrıs Cumhuriyeti toprağı. Sen ya da bir başkası, herhangi bir çocuk, Kıbrıs adasındaki topraklarda doğduğunda, doğumunu tescillemek için Kıbrıs Cumhuriyeti ona doğum belgesi veriyor. Buna Pakistanlı bir çocuk da dahil, Filistinli bir çocuk da başka bir çocuk da. Doğum belgesinin yine karma evlilik sorunu ile pek bir alakası yok. 

Sen 2003’te başvurdun. Başvurun kabul edildi ve bir sebepten dolayı ret aldı. Nedenini senin takip etmen gerekiyordu; çünkü senin sorduğun nokta bireysel bir nokta. Ben şimdi neden reddedildiğini bilmeden nasıl yorum yapayım? Senin özel bir durumun olmuş olabilir; fakat bu yine de diğer kktcde doğan karma evlilik çocuklarının o dönem KC vatandaşlığı almadığını gösteren bir husus değil. Bakanlar Kurulu’na başvurduktan sonra dosyası hala bekletilenler var yine. 2007’de çıkan o Bakanlar Kurulu kararı ile kktcde doğan karma evlilik çocukları ve kktcde evlenen karma evlilik eşleri ile alakalı bütün sistem durduruldu. Halihazırda var olan sistem durduruldu yani o kararla. O tarihten itibaren hiçbir işlem yapılmadı.

Ayrıca, 2005’te hangi yasadaki hangi madde değişti bizlere gösterebilir misiniz? Çünkü ben size garanti veriyorum ki 2002’den sonra Kıbrıs Cumhuriyeti Vatandaşlık Yasası’nda doğum ile gelen vatandaşlık yasasında bir değişiklik olmadı. Sizler kendiniz de girip Kıbrıs Cumhuriyeti hükümetinin sayfasından kontrol edebilirsiniz. Kıbrıs Cumhuriyeti Vatandaşlık Yasası, son düzenleme 2002, 109. Maddenin 1. Fıkrası, doğum ile gelen vatandaşlık. Ben hiçbir şekilde bir kanıtım olmadan konuşmuyorum. Tekrardan bakmanızı öneririm.

Unutmayın, ben de bir karma evlilik sorunu olan çocuğum ve hepiniz gibi ben de bu sorunun çözülmesini istiyorum. Lütfen unutmayın, bu konuyu ilk kez gündeme getiren hareket bizim hareketimiz. Eğer gerçekten çözülmesini istemeseydik gündeme getirir miydik? Ben de istediğim üniversitede okuyamadım. Türk Maarif Koleji’nden mezun olmama rağmen ailemin durumu olmadığı ve AB’deki burslardan yararlanamayacağım için kazandığım üniversiteye gidemedim. Ben sadece sizlere en doğru bilgileri sunmak ve en erken şekilde çözüme kavuşturmak istiyorum. Herhangi bir siyasi çıkarım ya da hedefim yok.

Murat Kanatlı: Ben konuya daha resmi bir yerden bakayım. Kıbrıs Cumhuriyeti’nin Civil Registration Department’in websitesinden. Eşler için vatandaşlıkta bile adaya legal yollarla girilmesi ve daimî ikametgahın Kıbrıs Cumhuriyeti’nin özgür bölgeleri olması şartı koşuluyor. 3 sene Kıbrıs Cumhuriyeti’nde resmi nikahla yaşayacaksın Kıbrıs Cumhuriyeti vatandaşı olan eşinle, legal yollarla adaya girerek. Sonra yabancı eşe Kıbrıs Cumhuriyeti vatandaşlığı hakkı çıkacak.

Sude Doğan: Biraz karışık anlatacağım şimdi. Eğer mesela Türkiyeli biri ve Kıbrıs Cumhuriyeti vatandaşı biri Türkiye’de tanışırsa ve orada evlenirlerse, adaya Larnaka ya da Baf Havaalanı üzerinden, resmi Kıbrıs Cumhuriyeti vizesi alarak girerse, Kıbrıs Cumhuriyeti’nde oturma ve çalışma izniyle 3 sene yaşayıp çalışırlarsa, yabancı eşin hakkı doğmuş olur Kıbrıs Cumhuriyeti vatandaşlığına. Ama işte, işin içerisine sözde devlet kktcnin girmemesi gerekiyor. Yani evliliğin kktcde olmaması gerekiyor, yabancı eş kara sınır kapılarını kktcden Kıbrıs Cumhuriyeti’ne geçmek için kullanmaması gerekiyor. Yani yabancı eş kktcde bulunacaksa bile, herhangi bir işleminin burada görünmemesi gerekiyor. Eşler için zaten vatandaşlık prosedürleri, her devlette çocuklar için olan vatandaşlık prosedürlerinden çok ayrı şeylerdir.

Murat Kanatlı: Bir sürü yorum var. Yorumlar üzerinden gideceğiz herhalde bu programda. Hatta belirli aralıklarla program yapmak zorunda kalacağız. Bir hanımefendi diyor ki: “kuzeydeki muhtarlar güneyde kabul görür mü? Görürse bu doğum belgeleri kabul etmesi gerekmez mi?” Görmez. Böyle bir şey yok maalesef. Farklı dönemlerde sırf bu yüzden Dipkarpaz’da da Kormacit’te de çift muhtarlı zamanlar oldu. Kıbrıs Cumhuriyeti’nin atadığı veya seçilmiş kabul ettiğiyle bizimkilerin seçtiği farklı muhtarlar oldu.

Devam ediyor: “bir yasanın geriye doğru işlemesi nasıl olur? Çıktığı tarihi ileriye doğru olması gerekmez mi? Ne evliliği neden doğum yerini değiştirmek mümkün değildir,” diyor.

Sude Doğan: 2007’de çıkan Bakanlar Kurulu kararı bir yasa değildir. Adı üzerinde, Bakanlar Kurulu kararıdır. 1999’daki Kıbrıs Cumhuriyeti Vatandaşlık Yasası’ndaki bizleri ilgilendiren madde şöyleydi: “eğer çocuğun bir ebeveyni Kıbrıs Cumhuriyeti vatandaşıysa otomatik olarak Kıbrıs Cumhuriyeti vatandaşıdır.” Daha sonra Kıbrıs Cumhuriyeti, bildiğiniz gibi 2000lerde Avrupa Birliği uyum sürecine girdi. Avrupa Birliği uyum sürecinde bir sürü yasa değişime uğradı Kıbrıs Cumhuriyeti’nde. Bunlardan biri de bizi ilgilendiren bu yasaydı. Yasanın devamına şöyle bir şey eklendi: “Ebeveynlerinden bir tanesi Kıbrıs Cumhuriyeti vatandaşıysa o çocuğun vatandaş olma hakkı vardır; ancak yabancı ebeveyn adaya illegal yollardan girmişse o çocuğun vatandaşlığı Bakanlar Kurulu onayına bağlıdır.”

2003-2007 yılları arasında böyle bir süreç yaşandı. Kktcde doğan karma evlilik çocuklarının ve eşlerinin Bakanlar Kurulu başvurularını alıyordu. Kuzeydeki sahte evliliklerin artmasından dolayı 2007’de artık yabancı ebeveynleri adaya illegal giren, adanın kuzeyinde evlenen, adanın kuzeyinde doğan karma evlilik çocuklarının ve eşlerin Bakanlar Kurulu kararıyla başvuruları alınmamaya başladı. Şu an başvuru yapılamamasının, sistemin çalışmamasının sebebi bu.

Murat Kanatlı: Bir beyefendi diyor ki: “Kıbrıs Cumhuriyeti Avrupa Birliği ve diğer uluslararası birliklere katıldı demek onların durumlarına riayet etmek yükümlülüğü altında da girdi demektir. Dolayısıyla sadece Kıbrıs Cumhuriyeti inisiyatifinde değil.”

Sude Doğan: Evet, Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi Kıbrıs Cumhuriyeti için bağlayıcıdır. Ancak yine eklemem gerekiyor ki bir ülkenin vatandaşlık yasaları, hiçbir zaman insan hakları kapsamında görüşülen bir konu olmamıştır. Ben mesela çok dikkat ediyorum, “karma evlilik sorunu insani bir sorundur” diyorum. “İnsan hakları ihlali” terimini kullanmamaya çalışıyorum; çünkü insan hakları kapsamında defalarca söylediğimiz gibi vatandaşlık yasaları işlenmiyor. Vatandaşlık yasaları bir ülkenin kendi ulusal egemenliğine bağlıdır.

Örneğin yine ben Kıbrıs sorunu için AİHM’deki en önemli davalardan biri olan Loizidou vs Türkiye davasını da çok yakından inceledim. Davanın bizim sorunumuzla ilişkilendirilebileceğini düşünüyorum. Çünkü bu dava da taşınmaz mal konusuyla alakalı bir şeydir. Bizim sorunumuz ise vatandaşlıklarla alakalı bir sorundur. Kıbrıs sorununun kalbinde yer alan en büyük iki sorun kısacası. Ve eğer olur da karma evlilik sorunu günün birinde Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi’ne giderse, çoğu Kıbrıs vs Türkiye olarak giden davada olduğu gibi bu davanın da içtihatta kullanılacağını düşünüyorum. Herkesin karma evlilik sorunu için dilinde “Kıbrıs Cumhuriyeti 14. Maddeyi ihlal ediyor, ayrımcılık yasağını çiğniyor,” diye bir ibare var. Peki, Loizidou davasını incelediğimizde ne görüyoruz? “…Türk otoritelerinin politikasının AİHS’in 14. Maddesini ve mütemail uluslararası hukuku ihlal ederek ırk ayrımcılığı temelinde bir apartheid rejim yaratmasıdır…” Daha önceki davalarda ırk ayrımcılığı noktasında Türkiye’nin ilk ayrımcılığı yaptığı söyleniyor. 14. Madde AİHM’de Kıbrıs Cumhuriyeti’nin lehine ve Türkiye’nin aleyhinde kullanılmıştır. Benim aklımda hep şu soru dolaşıp duruyor: şimdi biz Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi’ne başvurursak, “adanın kuzeyini Türkiye işgal ederek 14. Maddedeki ayrımcılık yasağını çiğnedi ve Türkiye işgal ettiği bölgeye kendi nüfusunu taşıdı. Ayrımcılığı yaratan Kıbrıs Cumhuriyeti değil, ilk etapta Türkiye Cumhuriyeti’dir. Adanın kuzeyindeki mallarına da güneyde yaşayan Kıbrıslı Rumlar ulaşamamakta ve onların da AİHS’teki taşınmaz mal hakkı ihlal edilmektedir. İlk ayrımcılığı yaratan Türkiye’dir,” diye bir cevap alır mıyız? Burası benim kafamı çok karıştıran bir noktadır. Çünkü içtihatta Kıbrıs vs Türkiye v-davalarında genelde 14. madde Türkiye’nin aleyhinde ve Kıbrıs Cumhuriyeti’nin lehinde kullanılır.

Ya da AİHS’in 8. Maddesi, aile bütünlüğü maddesi. Kıbrıs Cumhuriyeti gerçekten aile bütünlüğünü mü engelliyor karma evlilik sorunu olan çocukların? Ailelerin deport edilme gibi bir durumu mu söz konusu ya da aileler birlikte seyahat edemiyorlar mı? Edebiliyorlar. Bu yüzden AİHS’in 8. Maddesinin de ihlal edilmediğini ve bu noktalardan değil de haklı olabileceğimiz noktalardan sarılmamız gerektiğini düşünüyorum bu konuya.

Murat Kanatlı: Başka bir beyefendi de yorum yazmış: “Anne Kıbrıs Cumhuriyeti vatandaşı, baba TCi Evlilik TC’de, ben burada, kktcde doğdum. Daha önce doğum kağıdı aldım; fakat kimlik alamazsınız dediler. Sonra İçişleri Bakanlığı’na geldi dediler.” Herkes bir bekleme halinde.

Sude Doğan: Evet, herkesin karma evlilik sorunu ile alakalı olarak binlerce kişisel sorunu var, anlıyorum tabi ki. Ama bu sorunun kökünü çözmemiz, toplumsal hareket başlatmamız gerekiyor. Beklemek yerine, karma evlilik sorunu hakkında kendimizi bilinçlendirmeli ve kendi hak savunuculuğumuzu kendimiz yapmalıyız. Ayrıca bizim toplumumuzda karma evlilik sorunu konusunda ne kadar az bilgi varsa, ayni şekilde Kıbrıs Cumhuriyeti’nde çalışan memurların da pek bir bilgisi yok. Bu yüzden hep öğrenmeli ve öğretmeliyiz diyorum.

Murat Kanatlı: Az önceki hanımefendi yine sıradan devam ediyor: “Hayır, Kıbrıs Cumhuriyeti kktcdeki belgeleri kabul ediyor.”  Hayır, kabul etmiyor, tanımıyor. Sadece bir ‘side-document’ olarak, dosyanın içerisinde bulunması için kktcden bazı belgeler isteniyor. Ama kktcden alınan belgeler Kıbrıs Cumhuriyeti’nde ya da başka herhangi bir ülkede işleme alınmıyor.

Sude Doğan: Ben de ekleyeyim tekrardan ve tekrardan. Kktc, de facto, hiçbir ülke tarafından tanınmayan bir yapıdır. Bu yüzden kktcdeki kurumlardan alınan belgelerin hiçbir şekilde diğer ülkelerde bir geçerliliği yoktur. İşgal bölgesinin belgeleri işleme alınmıyor.

Murat Kanatlı: Az önceki eleştiriyi yapan Olgun Bey devam ediyor: “Sude Hanım daha insan hakları ihlali bile diyemiyor.”

Sude Doğan: Murat abiciğim, bu hesap tamamen provokasyon için açılmış sahte bir hesap, biliyorum ben bu hesabı; ama yine de cevap vereceğim. Neden ‘insan hakları ihlali’ mi demiyorum? Lütfen gidip tüm uluslararası insan hakları sözleşmelerine bakın. Vatandaşlık yasalarından o devletin ulusal egemenlik sorumludur. İnsan hakları kapsamında, herhangi bir maddesini ‘kesin olarak ihlal ediyor’ diye değerlendirilebilecek bir şey değil bu. Yani ifade özgürlüğü ya da işkence yasağı gibi bir şey değil. O yüzden ‘insan hakları ihlali’ dememenizi ya da diyecekseniz somut kanıtlarınızın olması gerekiyor. Karma evlilik sorunu, çok büyük bir insanı sorundur; ancak biz uluslararası hukukunun önüne, yargının önüne ‘burada bir insan hakları ihlali vardır,’ dersek Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi’nin hangi maddesini yüzde yüz ihlal ettiğini kanıtlayacağız?

AİHS’in 14. Ve 8. Maddesinden daha önce bahsettim. Ben sadece doğru terminolojiyi kullanmaya çalışıyorum ki temkinli ilerleyelim, yanlış bir söylemde bulunmayalım. Vatandaşlık yasaları, insan hakları hukuku kapsamına değil, devletler özel hukuku kapsamına girer.

Ben neden programın başında bu sorun aslında hukuk üstü, hukuk dışı bir sorundur dedim? Çünkü, Kıbrıs konjonktüründeki Kıbrıs sorunun özne olduğu davalarda, işin içine ciddi anlamda siyaset giriyor. Kıbrıs Cumhuriyeti’nde alınmış Bakanlar Kurulu kararı siyasi bir karardır. Siyasi sebepler yüzünden alınmış, siyasi bir karardır. Bu Bakanlar Kurulu kararının kaldırılması ya da değiştirilmesi de siyasi bir karar olacaktır.

Bu sorun, doğru bir şekilde mücadele edersek evet, çözülmesi imkânsız olan bir sorun değildir. Karma evlilik sorunu olan çocuklar olarak aslında bu ülkeyi yurt benimsediğimizi, bizlerin de Kıbrıslı olduğunu, kendimizin anlatması ve hak savunuculuğumuzu kendimizin yapması gerekiyor. Bu konudan nemalanmaya ve kendine oy için çelmeye çalışan siyasilerin söylemlerine inanmak yerine, kendimiz okuyup öğrenip kendi söylemlerimizi üretmeli ve bu sorunu kendimiz çözmeye çalışmalıyız. Siyasi sorunlar, hiçbir şekilde bu çocukların vatandaşlık hakkının önüne geçmemesi gerekir, bunu savunmalıyız.

Türkiye’de ya da tanınan başka bir ülkede doğan bir karma evlilik çocukları hala günümüzde vatandaşlık alıyor. İşgal bölgesinde, yani kktcde doğanlar alamıyor. Asıl sorun, benim anlatmaya çalıştığım şey bu. Sorunun temeli kktcnin işgal bölgesi olmasıdır. Ancak burayı işgal eden, ya da buradaki yerleşikler bizler, karma evlilik çocukları değiliz. Biz burada doğduk, burada büyüdük. Kıbrıs’ı kendimize yurt bildik. Yabancı ebeveynimiz buraya gelmeyi kendi seçmiş olsa bile, neden bunun bedelini biz çocuklar ödeyelim? Burada doğmayı biz seçmedik, ebeveynlerimizin nerede evleneceğini biz seçmedik.

Murat Kanatlı: Olgun Bey diyor ki: “Sude Hanım hiçbir şey bilmiyor. Kıbrıs Cumhuriyeti’nin 198. Maddesine bakın.”

Sude Doğan: İstediğiniz kadar soru ile ya da argüman ile gelebilirsiniz her zaman. Dediğim gibi, emin olmadığım takdirde ben herhangi bir şey hakkında yorum yapmıyorum. Nedir Kıbrıs Cumhuriyeti 1960 Anayasası’nın 198. Maddesi, hemen sadece ilk cümleyi okuyalım:

“Aşağıdaki hükümler, bu hükümleri içine alan bir vatandaşlık kanunu yapılıncaya kadar, yürürlükte olanlardır”

Devamını okumamıza gerek var mı? Kıbrıs Cumhuriyeti Vatandaşlık Yasası yapılana kadar 198. Maddedeki hükümler geçerliydi diyor. Ve şu an Kıbrıs Cumhuriyeti Vatandaşlık Yasası var ve biz o yasa üzerine konuşuyoruz, umarım bunun farkındasınızdır.

Peki, program bitmeden son bir noktaya daha değineyim ve öyle bitireyim o zaman. ‘Law of Necessity’ yani Zorunluluk Doktrini nedir, bilir misiniz? 1964’te neden yürürlüğe konulmuştur Zorunluluk Doktrini? Kıbrıslı Türkler, Kıbrıs Cumhuriyeti’nin yönetiminden çekildi ve Anayasa’da bir boşluk oluştu. Hatta şu an Kıbrıs Cumhuriyeti’nde bir Anayasa Mahkemesi bile yoktur. Zorunluluk Doktrini, Kıbrıs Cumhuriyeti yönetiminden Kıbrıslı Türkler çekilmesine rağmen devletin işleyişinin devam etmesi için konulan bir doktrindir. O doktrinde de ne yazıyor biliyor musunuz? “Kıbrıslı Türkler, Kıbrıs Cumhuriyeti yönetiminden çekildikleri için Kıbrıs Cumhuriyeti’nin haklarından yararlanamazlar.” Yani normalde, iki ebeveyni de Kıbrıslı olan Kıbrıslı Türklerin bile şu an Kıbrıs Cumhuriyeti vatandaşlığına erişememesi gerekiyordu o doktrin sayesinde. Ama Kıbrıslı Türkler de Kıbrıs Cumhuriyeti’nin birer ferdi olduğundan, AB haklarından yararlanabilmeleri için Kıbrıs Cumhuriyeti bir inisiyatif kullandı ve kapılar açıldığı zaman Kıbrıslı Türklere Kıbrıs Cumhuriyeti vatandaşlığı vermeye başladı. Hatta hatırlıyorum, bir gazeteci de bu karma evlilik sorunu gündeme çıktığında ve Kıbrıslı Türkler Kıbrıs Cumhuriyeti’nde eylem yaptığında yazmıştı: “Bu gidişle Kıbrıs Cumhuriyeti kimliğinizden de olacaksınız.” Evet, Kıbrıslı Türklerin şu an Kıbrıs Cumhuriyeti vatandaşlığı bulundurması da Kıbrıs Cumhuriyeti inisiyatifinde sağlanan bir durum. Kaç kişi bunun farkında bilmiyorum; ama bu konu hakkında yazılmış çeşitli makaleler de mevcut. Bunu da buraya bir uyarı olarak bırakayım. Karma evlilik sorununu kullanıp Kıbrıs Cumhuriyeti’ne saldırmaya çalışırken, Kıbrıslı Türklerin hepsini de Kıbrıs Cumhuriyeti vatandaşlığından etmeyin lütfen.

Murat Kanatlı: Olgun Bey yorumlarına ve tartışmalara devam etmek istiyor anlaşılan. Çok yorum birikti; ama programın sonuna geldik, seni kısa bir zaman sonra tekrardan konuk edeceğiz anlaşılan. Son olarak söylemek istediğin bir şey var mı?

Sude Doğan: Ben her zaman sizlere karşı açık bir kitap olmaya, hep şeffaf olmaya çalıştım. Araştırıp öğrendiğim tüm somut bilgileri sizlere sunmaya ve öğretmeye çalıştım, bildiğiniz gibi, ne zaman isterseniz bana ulaşabilir, dilediğiniz sorularınızı sorabilirsiniz. Ama lütfen bu konu ile ilgilenen herkesten ricam, websitemizi ziyaret edip kitapçığımızı okumalarıdır. Tekrardan görüşmek üzere.